Türk Mitolojisi ve Kaynakları

EVRENİN VE İNSANIN YARATILIŞI

Türk Mitologyası, gerek savaşlar ve akınlar gerekse diğer toplumsal ilişkiler nedeniyle, değişik boyların ve kavimlerin mitologyalarından etkilenmiştir. Aynı şekilde Türk Mitologyası da başka ulusların mitologyalarını etkilemiştir. Bugün Hint Mitologyasında yer alan pek çok Türk tanrısı vardır. Türk Kozmogonisinde birden fazla yaratılış söylencesine rastlamaktayız. Bunlardan en çok bilineni, Kara Han ya da Kayra Han adındaki büyük Tann’nın evreni yaratışından söz etmektedir.

Bu söylenceye göre, önce yalnız uçsuz bucaksız, engin bir su vardı. Sonra suyun üzerinde ak bir kuğu belirdi. Kayra Han ak kuğuya toprak getirmesini söyledi. Ak Kuğu suya dalıp gaga dolusu toprakla döndü. Sonra da bu toprağı suyun üzerine üfledi. Toprak yayıldı ve her yeri kapladı. Böylece karalar oluştu. Sonra Kayra Han bir başka kuğu gönderdi deniz diplerine. O da gagasıyla taşıdığı topraklardan dağları yarattı. Bunun üzerine, şeytan kıskandı ve ormanlarla, bataklıkları yarattı.

Türk mitologyasının yaratılış söylencelerinin hepsinde, su, temel varlık olarak yer alır.

Altay kökenli bir başka yaratılış söylencesiyse şöyledir:

önce yalnızca su vardı. Yer, Gök, Ay ve Güneş yoktu. Tanrı Kuday ve Kişi vardı. Kuday ile Kişi uçsuz bucaksız suyun üzerinde uçan iki kara kazdı. Kişi kendisini Tanrı Kuday’dan üstün görüyordu. Kanatlarıyla Kuday’ın üzerine su sıçrattı. Sonra suyun içine atladı. Tam boğulacaktı ki, Tanrı kendisine yardım etti. Ona suyun dibine dalıp bir taş çıkartmasını buyurdu. Kişi, dibe dalıp istenen taşı çıkardı. Tanrıyla Kişi taşın üzerine oturdular. Sonra da Tanrı ondan suyun dibine dalıp toprak çıkartmasını istedi.

O da çıkardı. Kuday toprağı suyun üzerine serpti. Karalar böyle oluştu. Kişi yine sulara daldı. İki eline topraklar aldı. Ağzına da toprak doldurdu. Ağzındaki toprağı Tanrı’dan gizlemek istedi. Bu toprakla kendisi de bir yeryüzü yaratmak istiyordu. Tanrı ağzına doldurduğu toprağı gördü ses çıkartmadı. Toprak, Kişinin ağzında çoğalmaya başladı. Tam boğulurken, Tanrı’dan yardım istedi. Tanrı, bu düzenciliği yüzünden ona kızdı. Ona, Erlik adını verdi. Dalsız budaksız bir ağaç yaratıldı. Tanrı bu ağacı beğenmedi: “Dokuz tane dal bitsin, her daldan bir kişi türesin” buyurdu. Bu dallardan kadınla erkek yaratıldı.

Ama onlar Körmüs’ün (şeytan) sözüne kanıp, Tanrı’nın yasakladığı dallardan meyve koparıp yediler. O zaman Tanrı onları kargıladı (lanetledi). Kadına (Eje): “Sen bundan böyle doğuracak sancı çekeceksin” buyurdu. Erkeğin adı, Törüngey’di. Ona da: “Şeytan’ın sözünü dinleyip benim buyruğuma karşı çıktın.

Bundan sonra insanı sen türeteceksin. İnsanlar da yiyeceklerini kendileri bulacak” dedi. Şeytan da yedi kat yerin dibine sürgüne gönderildi. Tanrı bundan sonra insanlara küstü. Onlara buyruklarını Maytera aracılığıyla iletiyordu. Maytera insanlara araba yapmasını, ateş yakmasını öğretti.

Türk Mitologyasında, güneş, ay, yıldız gibi gök cisimlerinin önemi büyüktür. Sümer kökenli söylencelerde Kayra Handan da önce güneşin var olduğu anlatılır. Türk Mitoslarının çoğunluğu, güneş-ay tutulması, gök gürültüsü, şimşek, yıldırım, gibi doğa olaylarını konu alır.

TÜRK MİTOLOGYASINDA TEOGONİ

Sümer kökenli tanrı ve tanrıçalar, Anu, Anşar, Enlil ve Ea’dır. Anadolu’ya göç etmelerinden önce Türk boylarının Şaman dinine inandıklarını biliyoruz. Bu dinin tanrılarının birçoğu Hint tanrılarıyla karışmıştır. Puşhan, Varuna, Çıva bunlardan bazılarıdır. Hint Tanrısı Uma, Türk Mitolog- yasındaki Umay adındaki tanrıçayla özdeştir. Altay Teogonisinde Kayra Han’ın üç oğlu oldu. Bunlar Ulgen, Erlik ve Mergen adındaki büyük ve güçlü tanrılardı.

Sümerlere göreyse tanrıların türeyişi şöyle anlatılır: önce yalnız Ap-Su (Tatlı Su) ve Tuzlu Su vardı. Tuzlu Su, Taimat adında bir devdir. Ap-Su erkek, Taimat ise dişidir. Bunların birleşmesinden Mumnu adında garip bir yaratık oluştu. Ondan da Lakhu ve Lahamu adında iki yılan oluştu. Yine Ap-Su ile Taimat’tan Anşar (Yer), Kishar (Gök) doğdu. Onlardan da Gök Tanrısı Anu,Yer Tanrısı Enlil ve Deniz Tanrısı Emki (ya da Ea) doğdu. Bu üç Tanrı da diğer kozmik varlıkları yani, Ayı, Güneşi, yıldızları, gezegenleri yarattılar.

TÜRK MİTOLOGYASININ ÖNEMLİ KAYNAKLARI

Türk Mitologyasının kaynakları, İslamiyet öncesi Türk tarihiyle iç içedir. Bu tarih süreci içerisinde Türklerin çeşitli kavim ve uluslarla zaman zaman karıştığı, ama, ulusal niteliklerini tümüyle yitirmeksizin, Çin’den, İran’a, bugünkü İsrail topraklarına, Orta Asya’ya daha sonraları da Anadolu’ ya yayılan çeşitli devletler kurduklarını biliyoruz. Türkler hakkında bilinen en eski bilgiler İ.ö. 13. yüzyıla kadar dayanıyor.

Çinlilerin Tik adını verdikleri ve bu kavmirn, Herodot tarihinde i.ö. 8. yüzyılda İskit boylarında yaşadığı anlatılan “Yürkalar” olduğu sanılıyor. Urartu yazıtlarında (Kitabe) ise Türk adına rastlamaktayız. Herodot’un Targita adıyla andığı kavimin Türk boylarından birisi olduğu sanılmaktadır. Asya’da büyük devletler kuran Hunlar, GökTürkler, Uygurlar ve Kartuklar (Karahanlılar)’ın Türk boylarından olduğu, kesinlikle bilinmektedir.

Türklerin bilinen en büyük hakanı, İranlılar tarafından Afrasyab diye anılan Alp Er Tunga’dır.

Türk Mitologyasının önemli kaynaklarını, bu devletlerin tarihlerini anlatan destanlar oluşturmaktadır. Yazında ve sanatta destan türü, genel olarak bireysel duygu ve olayları değil, toplumsal konuları, özellikle yiğitlikleri öyküleyen yarı-tarihsel anlatılardır. Destan Yunancadaki Epos sözcüğünden gelen epik yazın türünde yazılır.

Genellikle koşuk biçimindedir.

  • Türk Mitologyasına kaynak oluşturan belli- başlı destanlar şunlardır:
  • Şamanist Türk Destanları arasında sayabileceğimiz destanlar:
  • Şaka (Şu) Destanı, Alp Er Tunga Destanı, Oğuz Kağan Destanı,
  • Bozkurt ve Ergenekon Destanı, Uygur Destanları, Gılgamış Destanı.
  • Dede Korkut Destanları, Manas Destanı.
  • Bunlardan başka İslamiyet sonrası Türk Destanları da vardır.
  • Köroğlu Destanı, Battal Gazi Destanı, Satuk Buğra Han Destanı, Plevne Destanı, Genç Osman Destanı, Grişkal
  • Destanı (Başını Vermeyen Şehit Destanı) bunlardan birkaçıdır.
  • Bizi burada asıl ilgilendiren yazıtlar halinde zamanımıza kadar gelen Oğuz Han, Bozkurt, Ergenekon, Uygur ve
  • Dede Korkut Destanlarıdır.

Bunlardan başka XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divan-ı Lügat-üt Türk de İslamiyet öncesi Türk yazınından örnekler vermesi bakımından önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu yapıt, Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanmıştır. Türkçe bir sözlüktür. Yakın zamana kadar yalnızca adı bilinen bu yapıttan Kâtip Çelebi de söz etmişti. Sözlüğü ilk kez Ali Emiri Efendi bir rastlantı sonucu bulmuştur.

Kaşgarlı Mahmut’un bu büyük yapıtından başka bir de Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi) diye bilinen, uygur dilinde yazılmış bir başka yapıt daha vardır.

Yusuf Has Hacib adında bir Türk ozanı tarafından XI. yüzyılın başlarında hazırlanan bu kitap ilk Türk mesnevisidir. O da Kaşgar’ da yazılmış ve yazarı tarafından Karahanlıiarın (Karlukların) hakanı Ebu Ali Haşan bin Süleyman Arslan’a adanmıştır. Eski Uygurcanın devamı olan Hakaniye Türkçesiyle kaleme alınmış olan bu büyük yapıt, yaşamın anlamı, insan değerleri, Türklerin yaşam felsefesi ile ilgili bilgilerin zengin bir kaynağını oluşturmaktadır. önemli Türk destanlarından bazılarının konularını kısaca anlatmaya geçmeden önce Türk ve Uzakdoğu Kozmogonisinde adı geçen tanrılardan yalnızca en önemlilerinin adına ve özelliklerine göz atalım: