O günlerde eskiçağın en parlak aydınlarından bazıları Atina’daydı. Kitaplar ve oyunlar yazıyor, dersler veriyorlardı. Evlerde, sokaklarda, insanların bir araya geldiği her yerde ilginç söyleşiler yapılıyordu.
Atina, Yunan kentlerinin öncüsüydü. Elbette bu Yunanistan’ın Atina tarafından yönetildiği anlamına gelmiyordu. O zamanlar her kent kendi kendini* yönetmekteydi. Gerçi Yunanistan’ın Perslerin istilasına uğradığı İ.Ö. 490 ve 480 yıllarında olduğu gibi’kent — devletleri*savaş zamanlarında bir ölçüde birleşebiliyorlardı. Ama,kimi zaman da kendi aralarında savaşa tutuşuyorlardı. Büyük Peloponez Savaşları (İ.Ö. 431—404 ) iki ayrı kent topluluğunu karşı karşıya getirdi. Bunlardan birinin başında Atina, ötekinin başında da sparta bulunuyordu.
ATİNA DEMOKRASİSİ
Atina bir demokrasiydi. Bir başka deyişle, halk tarafından yönetilen bir kentti. Erkekler ayda üç kez mecliste toplanırdı. Yasaları, savaş ya da barış gibi önemli sorunları tartışır, oylarlardı. Kent yönetiminden doğrudan sorumlu olan konseyde beş yüz kişi vardı. Her yıl ad çekme yöntemiyle yeni bir beş yüz kişi seçilirdi. Böylece hemen herkes konseyde görev yapma olanağı bulurdu.
Atina’da komutanlar dışında bütün yönetici ve görevliler ad çekme yöntemiyle seçilirdi. Komutanlarsa her yıl seçilirdi ve yeniden seçilme hakkına sahipti. Sözgelimi, Perikles İ.Ö. 461 —429 arasında bir yıl dışında her yıl komutanlığa seçildi. Üstelik Perikles öylesine önemli bir önderdi ki, onun komutanlık yaptığı yıllardan genellikle “Perikles dönemi” diye söz edilir.
ORDUDAN OLUŞAN KENT: SPARTA
Sparta birçok bakımdan Atina’dan farklıydı. Gerçi her iki kentte de savaş zamanı tüm erkekler askere alınırdı, ama sparta’da askerlik herkesin temel ödevi sayılırdı. Erkek çocuklar askerlik eğitimine yedi yaşında başlar ve yaşlanıncaya dek eğitim görürlerdi. sparta yasaları yurttaşların yaşamını sıkı bir düzenceye sokmuştu, örneğin, bir yurttaş her zaman asker sayıldığından ne ticaretle uğraşabilir, ne de izin almadan yabancı bir ülkeye gidebilirdi.
Kim bilir, belki de fazla özgürlük tanınırsa bu yurttaş — askerlerin mesleklerine duydukları ilginin azalacağından çekiniliyordu.
Gerçekte, Ispartalıların askerlik eğitimine bu denli ağırlık vermelerinin bir nedeni de korkuydu. Çünkü komşu kentleri ele geçirmiş, oralardaki insanları köleleştirmişlerdi. Köle yığınlarının ayaklanmasından korkuyorlardı.
GÜZELLİK
Yunanlıların yapıları eskiçağın en büyük yapıları değildi. Yaptıkları hiç bir yapı büyüklük bakımından piramitlerle karşılaştırılamazdı. Buna karşılık, Yunanlılar, bütün çağların en güzel yapılarından bazılarını gerçekleştirdiler, işte Atina’daki Partenon. Gerçi İ.S. 1687’deki savaşta havaya uçurulduğu için bugün Partenon’un yalnızca yıkıntıları ayaktadır, ama Partenon tapınağı yıkıntılarıyla bile yeryüzünün en ünlü ve en güzel yapılarından biri olarak durmaktadır.
Yunanlılar ayrıca çok güzel şeyler ürettiler: Çömlekler, madeni eşyalar, yontular. O zaman yontucu Phidias’ın “mermere soluk alıp verdirdiği” söylenirmiş.
OZANLAR VE OYUN YAZARLARI
Yunanistan’da çocukların çoğujHomeros’un İlyada ve Odysseia adlı uzun kahramanlık şiirlerini okurdu. Homeros bu yapıtlarında,tanrıların ve kahramanların yaşamlarını, başlarından geçen serüvenleri anlatıyordu. Yunanlılar çok değişik şiir türlerinden hoşlanırlardı. En güzel örneklerine Sappho adlı bir kadın ozanın şiirlerinde rastladığımız lirik şiir de bunlardan biriydi.
Yunan oyun yazarları izleyicilerinin çok iyi bildikleri konuları işlerlerdi. Gerçekten de, Yunanlılar için önemli olan, bir oyunun konusunun özgünlüğü değil, dilinin güzelliğiydi. Aeschylus , Euripides ve Sophokles gibi ustalar, büyük oyun yazarları çağı olarak bilinen İ.ö. beşinci yüzyılda kaleme aldıkları tragedyalarla halkı derinden etkilemişlerdi. Aristophanes ise komedyalarıyla insanları gülmekten kırdı geçirdi.
SPORLAR VE OLİMPİYAT OYUNLARI
Yunanlılar tanrıların onuruna oyunlar düzenlerlerdi. Dört yılda bir ağustos ayında yapılan Olimpiyat Oyunları’na bütün Yunan kentlerinden atletler katılmaktaydı. Olimpiyat Oyunlarında güreş ve boks yapılır, disk ve cirit atılır, koşular düzenlenirdi. Kazanana ödül olarak yalnızca bir çelenk verilirdi. Ama bu çelengi kazanmak çok büyük bir onur ve ün kazandırdığı için,sporcular yarışmalarda başarılı olup çelengi kazanabilmek amacıyla yıllarca çalışırlardı.
ÖĞRENME TUTKUSU
Yunanlılar gökyüzünü, yeryüzünü ve kendilerini tanımaya büyük özen göstermişlerdir. Bazısı maddeyi oluşturan öğeleri ortaya çıkarmak amacıyla araştırmalar yapmış; bazısı gökyüzünü incelemiş, güneşi, ayı ve gezegenleri inceden inceye gözlemlemiştir. Yunanlılar dünyanın yuvarlak olduğunu biliyorlardı. Dünyanın çapını hesaplarken de pek az yanılgıya düşmüşlerdir.
Yunanlılar başka halklar ve onların tarihleri konusunda da bilgiler edindiler. Herodotos beşinci yüzyılda Perslerin, Babillilerin ve Mısırlıların yaşadığı ülkeleri dolaştı ve gezip gördüğü, tanıdığı dünyanın bir tarihini yazdı. Hippokrates ise insan hastalıklarıyla uğraştı. Gözlemlediği hastalıkları tanımladı ve bunlarla ilgili çeşitli iyileştirme yolları önerdi, hippokrates, tıpla uğraşanlar için bazı ahlak kuralları da saptadı. Hekimler Hippokrates kurallarına bugün bile saygı göstermekte ve uymaktadırlar.
Bilgelik, bilgiden öte bir şeydir. Derin bir kavrayışa erişmek için çaba gösteren Yunan düşünürleri de kendilerine “bilgelik seven” anlamına gelen filozof adını yakıştırmışlardı. En büyük Yunan filozofları arasında Sokrates’i, onun öğrencisi Platon’u ve Platon’un öğrencisi Aristoteles’i sayabiliriz.
YUNANİSTAN DIŞINDAKİ YUNAN UYGARLIĞI
Yunanlılar yerlerinde duramayan insanlardı. Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında çeşitli koloniler kurdular. Makedonya’nın Yunanca konuşan hükümdarı Büyük İskender İ.ö. 334’te Pers İmparatorluğuma savaş açtı. Perslerin egemenliğindeki tüm ülkeleri on yıl içinde ele geçirdi ve Yunanistan’ın doğusundan İndüs Irmağı’na dek uzanan bir imparatorluk kurdu. Büyük İskender, bu imparatorluğun dört bir yanında kentler kurdurdu ye bu kentler Yunan uygarlığının birer merkezi oldu.
Büyük İskender’in ölümünden sonra, Mısır’daki Yunanlı hükümdarlardan biri İskenderiye’de bir tür üniversite olan Müze’yi yaptırdı. Birçok ünlü Yunan düşünürü,müze’de incelemeler, araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. Müze’de görev alan bilginler arasında, bugün hâlâ geçerliliğini koruyan bir geometri kuramı geliştiren matematikçi Eukleides de bulunuyordu.
Eukleides, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi Yunan düşünürlerinin düşüncelerinin günümüzde hâlâ öğreniliyor olması bile Yunan uygarlığının önemini yeterince kanıtlamaktadır. Yunanlıların düşünce ve öğretileri, onların eski taş anıtlarının çoğundan daha uzun ömürlü olmuştur.
İnceleme Bırak